Karavelioğlu: “Yılın ilk dokuz ayında 20,9 milyar dolarlık ihracat yaptık”

AB’nin Trump yönetiminin korumacı eğilimlerinden en fazla etkilenen üretim merkezleri arasında yer aldığını ifade eden Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, AB’nin, ABD’ye ihracatının Temmuz’da yüzde 10 gerilediğini ve ihracattaki yavaşlamanın Avrupalı işletmelerin kaygılarını artırdığını vurguladı.

  • 24 Ekim 2025
Karavelioğlu: “Yılın ilk dokuz ayında 20,9 milyar dolarlık ihracat yaptık”

Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, Ocak-Eylül döneminde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı geçen yıl ile aynı seviyede gerçekleşerek 20,9 milyar dolar oldu. KG başına ortalama ihracat fiyatları 8 dolarlık tarihi seviyesini koruyan sektör, dolar bazında yaşanan yüzde 7,8’lik fiyat artışıyla tonaj olarak yaşanılan yüzde 7’lik daralmayı karşıladı.
Trump yönetiminin korumacı eğilimlerinden en fazla etkilenen üretim merkezleri arasında yer alan AB’nin, ABD’ye ihracatının Temmuz’da yüzde 10 gerilediğine ve ihracattaki bu yavaşlamanın Avrupalı işletmelerin kaygılarını artırdığına dikkat çeken Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Avrupa Birliği ülkelerinin, özellikle de küresel makine ticaretinin merkezlerinden Almanya’nın, tarife engelleri nedeniyle ABD’ye ihracatında yaşadığı gerileme yalnızca iki blok arasındaki ticaret dengesini değil, bir bütün olarak Avrupa sanayiinin rekabet gücünü baskılıyor. Yapılan anketlerde şirketlerin üçte birinin durumlarını kötü veya çok kötü olarak tanımladığı Almanya’da, reel üretimi artırarak teknolojik egemenliği tahkim etmek üzere vaat edilen reformların bütünüyle hayata geçirilememesine işletmelerden büyük bir tepki var. 2008-2009 ekonomik krizi ve pandeminin ilk ayları hariç, son 20 yılın en düşük sanayi üretim seviyesine inen Almanya’da ekonomik aktivite yönünü yukarı çevirse de imalat sektöründeki kırılganlık AB içinden ve dışından bu ülkeyle mal ticareti olan herkesi etkiliyor. Bu kırılganlıkta gümrük tarifeleri kadar, euro-dolar paritesinin 1,18 seviyelerine kadar yükselmesinin de payı var. Eurodaki değerlenme, Türkiye’nin ihracatının dolar bazında artmasını sağlamakla birlikte Avrupa mallarını ABD için daha pahalı hale getirerek kıtanın dış ticaret hacmini daraltıyor. Yerel para biriminin aşırı değerlendiği bir noktada, rekabetçiliğin sadece katma değer ve verimlilik meselesi olmadığına dair güzel de bir örnek teşkil ediyor” dedi.

“AB çok yönlü ticaret arayışında”
Türkiye’nin ticari ve teknolojik entegrasyonunun çok yüksek olduğu Batı blokundaki söz konusu gelişmelerin doğal bir sonucunun küresel üretim coğrafyasının yeniden şekillenmeye başlaması olduğuna işaret eden Karavelioğlu, şunları söyledi: “Avrupalı rakiplerimiz, Birliğin tedarik güvenliğini sağlamak ve yeni pazarlar kazanmak amacıyla, yoğun STA müzakereleri dahil, büyük çaba içindeler. Çin kaynaklı piyasa bozucu uygulamalara karşı yeni müttefikler edinme çalışmalarının şimdilik son durağı Japonya oldu ve burada da Çin’e karşı damping önlemleri ve yeni iş birliği fırsatları konuşuldu. Karşılıklı ilişkilerde sürekli olarak ABD lehine tavizleri dayatan transatlantik ekonomik modelin tartışıldığı bu dönemde, güven problemi yaşayan AB çok yönlü ticaret arayışında iken; benzer kaygılar taşıyan, yerli üretimini ve iç pazarını koruyucu tedbirlerini uyumlaştıran bir Türkiye’nin konumunun güçlenmesi beklenir.”

“Avrupa’nın ördüğü duvarlar Türkiye üzerinden aşılamaz”
ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük vergilerine rağmen küresel ihracatı daralmayan Çin’in, ikincil tarifeler kaygısıyla gümrük duvarlarını yükselten diğer ülkelere karşı ayrıcalıklarını korumaya çalıştığını ifade eden Karavelioğlu, “Son 5 ayda 1,2 trilyon dolar dış ticaret fazlası veren Çin bu süreçte Hindistan, Afrika ve Güneydoğu Asya gibi pazarlardaki etkinliğini artırdı. Batıya satmakta zorlanacağı her malı dünyanın her yerine çok daha ucuza ve uzun vadelerle satabilecek üretim ve finansman gücüne sahip. Ülkelerin rota sapmalarının mağduru olmamak maksadıyla kendisine karşı geliştirmekte olduğu ticari ve yatırım engelleri gündeme geldiği anda, mal aldığı ülkeleri sıkıştırmak üzere damping soruşturmaları yapmaya başladı. Giderek agresifleşen Çin’e olan bağımlılığını azaltmaya çalışırken bir yandan da ABD’nin baskılarını dengelemeye uğraşan AB için, bölgesel üretim ortaklıklarını büyütmek artık ertelenemez bir zorunluluk… Bu noktada, müşterek coğrafyamız, karşılıklı yatırımlarımız, Gümrük Birliğimiz, kalite anlayışımız, standartlarımızdaki uyum yalnızca konjonktürel avantajların değil, ülkemizi güvenilir alternatifler içinde üstün kılan bir entegrasyonun ifadesi. Türkiye, ürün ve teknoloji çeşitliliği, Ar-Ge yetkinliği ve ikiz dönüşüm adaptasyonu ile de Avrupa’daki sanayi ekosisteminin sürdürülebilirliği açısından eşsiz bir ortak; yeter ki Avrupa pazarının kapılarını Çin’e açacak bir durumda olmasın. Bu yılın ilk 8 ayında Çin’den ülkemize ithal edilen makinaların tutarının yüzde 14 artışla 8,5 milyar dolara yaklaşmasının ve bu ülkenin toplam makine ithalatımızdaki payının yüzde 27,8’e yükselmesinin AB’nin kaygılarını derinleştireceğini bilmeliyiz” ifadelerini kullandı.

“Genel imalat sanayii yeni sipariş almakta zorlanıyor”
Yurtiçinde PMI verilerinin de ortaya koyduğu üzere uzun süredir yeni sipariş almakta zorlanan genel imalat sanayiinin bütününde olduğu gibi, makine sanayiinin de üretim maliyeti baskısı ve zorlu finansman koşullarından muzdarip olduğunu belirten Karavelioğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Makine ve ekipman sanayii, endüstriyel durgunluğa bağlı olarak bozulan yatırım ortamında gerçek potansiyelinin çok gerisinde. Adına dezenflasyon süreci denilen yokuşu gaz kesmiş, hatta rölantide bir üretim ile aşamayacağımız çok açık. Veriler, sınai malların fiyatlarının enflasyonun çok altında arttığını fakat hizmetlerdeki artışın sürdüğünü gösteriyor. Maliyetler içinde hizmet bileşeni en yüksek mallar ithal edilenler olduğuna göre, üretimin yerini ithalatın almasına zemin hazırlayan güçlü TL ve yüksek faizin mevcut seviyeleriyle enflasyonu destekler hale geldiğini söylemek mümkün.”

“Finansmana erişim kolaylaştırılmalı”
Yatırım malı olan makinelerin üreticilerinde kapasite kullanım oranının Eylül itibarıyla yüzde 63,5’e indiğine makine üretimindeki gerilemenin Ağustos ayında yüzde 4,8 olarak açıklandığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Bir önceki yıla göre, makine imalat sanayi üretici fiyat endeksindeki yüzde 29,7’lik artışa karşın sektördeki ciro artışı yüzde 20,2 seviyesinde. Bu fark nominal artış yaşanmasına rağmen, reel artış olmadığını gösteriyor. Bir başka deyişle, makine imalat sektörünün de Ar-Ge ve ikiz dönüşüm odaklı yatırımlar yaparak rekabet gücünü koruyabilmesi çok zorlaştı. AB Veri Yasası’nın temel hükümlerinin yürürlüğe girmesi, makine ve tesis imalatı için bir dönüm noktası anlamına geliyor. Makine verilerine ilişkin haklar, sözleşmeler, iş modelleri ve güvenlik yapıları yeniden tasarlanmak zorunda olduğundan, hızlı uyum sağlayan şirketler için değer zinciri içinde yeni fırsatlar gelişebilir. Bu sebeplerle, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve kredi maliyetlerinin katlanılabilir seviyelere çekilmesi hem üretimin sürekliliği hem de ihracatta katma değer yaratılması açısından acil bir gereklilik” diyerek sözlerini noktaladı.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ