PwC, Küresel Risk Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı
PwC’nin Küresel Risk Araştırması 2023 katılımcılarının yüzde 54’ü dış faktörler arasında yeni enerji kaynaklarına geçişi en büyük fırsat olarak görüyor. Türkiye’de ise söz konusu oran yüzde 64’e ulaşıyor. Küresel tabloda yüzde 47’lik bir kesim müşteri talep ve tercihlerindeki değişiklikleri takip ederken, Türkiye’de bu oran yüzde 35.
PwC tarafından gerçekleştirilen Küresel Risk Araştırması 2023’ün sonuçları açıklandı. Pandemi döneminden bölgesel çatışmalara, jeopolitik risklerden teknolojik dönüşüme kadar son yıllarda hareketli bir süreç geçiren şirketler, zorlu engelleri aşma yolunda risk algılarını ve tercihlerini değiştiriyor. Araştırmada sektör bazlı değişiklikler öne çıkıyor. Araştırmaya göre perakende ve teknoloji gibi hızlı tüketim sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin riski fırsata çevirme olasılığı daha yüksekken; kamu ve ilaç sektörü gibi sıkı düzenlemelere tabi sektörlerde bulunanlar riskten kaçınmaya odaklanıyor.
Risk ve denetimin yanı sıra teknoloji, operasyon ve finans departmanlarından, aralarında yönetim kurulu üyeleri ve CEO’ların da bulunduğu 67 ülkedeki 3 bin 910 işletme ve risk liderinin görüşlerini içeren araştırma, teknolojinin, aşağı yönlü riski daha etkili bir şekilde azaltarak ve yöneterek şirketlerin değerlerini korumada nasıl giderek daha önemli bir rol oynadığını da ortaya koyuyor.
Yeni enerji kaynaklarına geçişi en büyük fırsat
Araştırmaya katılanların yüzde 54’ü dış faktörler arasında yeni enerji kaynaklarına geçişi en büyük fırsat olarak görüyor. Türkiye’deki yöneticilerde bu oran küresel ortalamanın üzerine çıkarak yüzde 64’e ulaşıyor. Buna karşın küresel tabloda yüzde 47’lik bir kesim müşteri talep ve tercihlerindeki değişiklikleri takip ederken, Türkiye’de söz konusu oran yüzde 35 ile sınırlı kalıyor. Türkiye’deki risk beklentisinde tedarik zincirindeki bozulmalar da yüzde 29 ile genel seviyenin altında yer alıyor. Küresel sonuçlarda ise katılımcıların yüzde 42’si bu seçeneğin bir fırsattan ziyade risk olduğunu düşünüyor.
Dünya genelinde katılımcıların yüzde 62’si risklerin beraberinde ortaya çıkan fırsatlara odaklanırken, Türkiye’deki şirketlerin risk yönetimi yaklaşımının değer yaratmaktan ziyade mevcut değeri korumaya odaklı olduğu görülüyor.
Son yılların en etkili mega trendleri arasında olan yapay zekâda ise dünya ortalaması ile Türkiye yakın seyrediyor. Yüzde 60’lık bir kesim üretken yapay zekayı bir riskten çok fırsat olarak değerlendirirken Türkiye’de bu oran yüzde 55 seviyesinde.
Aktolun: “Teknoloji kullanımının rolü dikkat çekici”
PwC Türkiye Risk, Süreç ve Teknoloji Hizmetleri Lideri Oktay Aktolun, araştırma sonuçlarının, ‘Risk Öncüleri’ olarak tanımlanan ve tüm sektörlerde katılımcılar arasında en iyi performansı gösteren yüzde 5’lik dilimin, risklerin içinde bulunan fırsatların peşinden gittiğini gösterdiğine dikkat çekti. Teknoloji kullanımının rolünün altını çizen Aktolun, araştırmanın bulguları ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Kurum çapında stratejik dayanıklılıkla desteklenen ve insan odaklı, teknoloji destekli bir yaklaşım olan bu öncülerin; riski yönetmek için, şirket içi ekiplerin becerilerini artırma ve gelişmiş analitik, tahmine dayalı modelleme, siber güvenlik araçları ve buluttan daha fazla yararlanma olasılığı diğer şirketlere göre önemli ölçüde daha yüksek. Ayrıca, bu şirketler, üretken yapay zekâ gibi yeni teknolojileri bir riskten ziyade fırsat olarak görmeye daha yatkınlar.”
Risk listesinde enflasyon ve siber riskler ön planda
Araştırmaya katılanların maruz kaldığı riskler sıralamasında siber riski geçebilen tek risk enflasyon; dijital ve teknoloji ile ilişkili diğer riskler ise makroekonomik dalgalanmalarla hemen hemen aynı sırada yer alıyor. Araştırmaya katılanların üçte biri, siber risklere maruz kalma düzeylerinin çok ya da aşırı yüksek olduğunu söylüyor. Risk yönetiminden sorumlu bu liderler, sıralamada siber riski enflasyonun üzerinde sıralıyor. Ancak bu riskler, şirketleri teknolojiye yatırım yapmaktan alıkoymuyor ve yaklaşık yarısı siber güvenlik araçları ile yapay zekâ, makine öğrenimi ve otomasyon teknolojilerine yatırım yapmayı planlıyor. Türkiye’den katılımcıların neredeyse yarısı da aynı bakış açısına sahip. Türkiye’den gelen yanıtlara bakıldığında, enflasyon (yüzde 68) ve makroekonomik dalgalanma riskleri (yüzde 61), siber riskler (yüzde 19) ile dijital ve teknoloji risklerinin (yüzde 13) açık ara önünde yer alıyor.
Katılımcıların gelecek 12 aylık dönemde yüksek seviyede ya da aşırı derecede maruz kalacaklarını düşündükleri tehditler arasında enflasyon ve siber riskler başı çekmekle birlikte farklı konulardaki endişeler de dikkat çekiyor. Bunlar arasında makroekonomik dalgalanma, dijital ve teknoloji kaynaklı riskler, iklim değişikliği, jeopolitik çatışmalar, sağlıkla ilgili riskler ve sosyal eşitsizlik bulunuyor.
Liderler risklere yönelik bakış açılarını değiştirmeye hazır
PwC Küresel Risk Araştırması 2023’e göre, şirketler artık öncelikli olarak riskten kaçınmaya odaklanan reaktif bir yaklaşımı kaldıracak durumda değil. Araştırmaya katılan CEO’ların yaklaşık yüzde 40’ı, mevcut gidişatın devam etmesi durumunda, şirketlerinin önümüzdeki 10 yılda finansal olarak varlığını sürdüremeyeceğini düşünüyor. Risklere karşı dayanıklı olabilmek ve riskleri fırsata çevirebilmek için şirketlerin, iklim değişikliğinden jeopolitik risklere, makroekonomik dalgalanmalardan teknolojinin yıkıcı gücüne kadar tüm risklere bakış açısını değiştirmeleri gerekiyor.
Bu sürekli değişim ve belirsizlik ortamında, uyum, değişim ve dönüşüm kabiliyeti, şirketlerin ayakta kalabilmesi ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi için kritik önem taşıyor. Riski değişim ve büyüme fırsatına çevirmek için teknolojinin ve verinin gücünden yeni şekillerde faydalanırken, aynı zamanda şirket içinde çeşitli çok disiplinli yetenekler oluşturmak öncelikli bir koşul haline gelmiş durumda.